2002 yılı itibariyle Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından da önemli bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edilmiştir (WHO, 2002). Her disiplinde olduğu gibi sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin ele alındığı çalışmalarda da şiddet kavramı farklı şekillerde tanımlanmıştır. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre şiddet; kişinin bir başka kişiye, bir gruba ya da topluluğa yönelik iktidarın sağladığı güç veya fiziksel güç kullanması neticesinde bu eylemlere maruz kalan kişide yaralanmaya, ölüme, psikolojik zarara, yoksunluğa yol açması ya da yol açma olasılığının yüksek olması olarak tanımlanmaktadır (WHO, 2002). Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olayları görülmekte, bu konuyla ilgili olarak hem akademik düzeyde hem de sosyal politikalar bakımından araştırmalar ve düzenlemeler yapılmaktadır.
*Sağlıkta Şiddetin Önlenmesine Yönelik Hukuki Düzenlemeler* |
27897 sayılı ve 06.04.2011 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Hasta ve Çalışan Güvenliğinin Sağlanmasına Dair Yönetmelik |
26.04.2012’de İçişleri Bakanlığı’nın 2012/22 Sayılı Sağlık Çalışanlarına Karşı İşlenen Suçların Soruşturulması Genelgesi |
28.04.2012 tarihinde yürürlüğe giren Sağlık Bakanlığı Personeline Karşı İşlenen Suçlar Nedeniyle Yapılacak Hukuki Yardımın Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik |
Sağlık Bakanlığı’nın 14.05.2012 tarihli 2012/23 Sayılı Çalışan Güvenliğinin Sağlanması Genelgesi |
3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’na 2014 yılında eklenen Ek 12. madde |
Sağlık Bakanlığı’nın 16.03.2016 tarihli, 2016/3 Sayılı Hukuki Yardım ve Beyaz Kod Uygulaması Genelgesi |
Yataklı Sağlık Tesislerinde Acil Servis Hizmetlerinin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ’inde yapılan değişiklik ile 20.02.2018’de eklenen 10. madde |
3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun Ek 12.maddesinde 15.04.2020 tarihinde yapılan düzenleme |
Bu yazıda ise ülkemizde sağlıkta şiddetin önlenmesine yönelik 17.04.2020 tarihinde yürürlüğe giren düzenleme incelenecektir.
17 Nisan 2020’de yürürlüğe giren kanun ile 3359 sayılı Kanunun Ek 12. maddesine bu kez aşağıda inceleme konusu yapılan düzenleme getirilmiştir.
Yapılan Son Düzenlemenin İncelenmesi
Kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline karşı görevleri sebebiyle işlenen;
- Kasten yaralama (TCK m. 86)
- Tehdit (TCK m. 106)
- Hakaret (TCK m. 125)
- Görevi yaptırmamak için direnme (TCK m. 265)
- Suçları bakımından mağdurun sıfatı, daha fazla cezayı gerektiren bir nitelikli hal olarak düzenlenmiş ve tayin edilecek cezaların yarı oranında artırılacağı belirtilmiştir.
- Bu suçlar kapsamında verilecek hapis cezalarının (TCK m. 51) ertelenmeyeceği düzenlenmiştir.
- Hasta ya da yakını tarafından sağlık çalışanının şiddete maruz kalması halinde, ikame sağlık hizmetinin verilebilmesi halinde başka sağlık personeli tarafından verileceği düzenlenmiştir.
*Değerlendirmemiz:
Siyasi partilerin bu konuda hemfikir olması sevindirici olup pandemi döneminin bir kazanımıdır.
Ancak;
Hapis Cezalarının Süresinin Fazla Olması Caydırıcı Olacağı Anlamına Gelmez.
Önemli Olan Cezaların İnfazıdır.
Burada en önemli husus; hapis cezasının ertelenmesi yasaklanmış olmasına rağmen, somut olay özelinde şartların oluşması halinde;
- CMK m.231 kapsamında “Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)”
- CMK m.171 kapsamında “Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi”
- TCK m. 50 kapsamında “Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar (Örn. Adli para cezası, kamuya yararlı bir işte çalıştırılma vb.)”
HÜKÜMLERİNİN UYGULANMASINDA BİR ENGEL BULUNMAMAKTADIR.!
Uygulamada, hükmolunan hapis cezaları bakımından erteleme kurumunun değil, HAGB ve seçenek yaptırımlardan da özellikle adli para cezası uygulamaları görülmekte ve caydırıcılığın bu kurumların işletilmesinden kaynaklı azaldığı düşünülmektedir. Yapılan hukuki düzenlemenin, bilhassa HAGB için gereken 2 yıllık üst sınır bakımından bir noktada olumlu etkisi olabileceği düşünülse de “adli para cezası” yaptırımının daha sık uygulanmasına da neden olabilir.
Bu durum da yeni düzenlemenin olumlu etkisini ortadan kaldıracağı açıktır.
Hizmetten Çekilme Hakkının Kullanılmasında; Hem Hasta Hem Çalışan Güvenliği Açısından Sağlık Kuruluşunun Çekilme Hakkı Ön Plana Çıkarılmalıdır.
Sağlık Bakanlığı tarafından Sağlıkta Dönüşüm Programının sağlık çalışanlarının güvenli ortamlarda ve yüksek motivasyonla çalışmasının sağlanması temel hedeflerinden olduğu belirtilmiş ve sağlık çalışanlarının güvenliğine 14.05.2012 yılında Çalışan Güvenliği Genelgesi’nin 6. maddesinde hizmetten çekilme hakkına ilişkin düzenleme yapılmıştır.
3359 sayılı Kanun Ek 12. Maddesindeki düzenleme ile genelgede yer alan düzenleme paraleldir. Sağlık personelinin şiddet gördüğü kişilerin, aynı hastanede, mesai arkadaşları tarafından tedavisinin üstlenmesi hem çalışan hem hasta güvenliği açısından sorunlara yol açabilir.
Sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti önleme politikaları, yüksek cezalardan ibaret olmamalıdır. Nitekim mevzuatımızda ceza miktarlarının yüksek olduğu ancak infaz rejiminden kaynaklı sorunlar yaşanmaktadır.
Şiddetin önlenmesinde cezaların caydırıcılığı, ceza miktarının yüksekliği ile değil verilen cezanın uygulanabilirliği ile ilişkilidir. Ayrıca şiddetin önlenmesine yönelik alternatif yaptırım türlerinin etkinliğinin denetlenmesi etkinlik denetimi ile pilot çalışmaların yapılması ve uygulanabilirliğinin araştırılması gerekmektedir.
Başta Türk Tabipler Birliği olmak üzere ilgili STK’lar, üniversiteler çalışmalar yaparak şiddetin kök neden analizinin yapılmasına ve alınması gereken önlemlere yönelik görüş bildirmektedir. Bu görüşler ve yapılan çalışmalar neticesinde Sağlık Bakanlığı’nın esasen önemli hukuki düzenlemeler yaptığı da görülmektedir. Örneğin; 2012/23 Sayılı Çalışan Güvenliğinin Sağlanması Genelgesi’nde belirtilen önlemlerden de görüleceği üzere; sorun cezaların az olmasından kaynaklanmamaktadır. Alınması gereken önlemlerin, denetiminin ve etkinlik incelemesinin yapılmaması, hasta-sağlık çalışanı gerilimini artıran faktörlerin (örneğin; medyada sağlık konularının haberleştirilmesi sürecindeki hukuki ve etil sorumlulukların ihlal edilmesi, hasta şikayet yönetimi doğru yapılmamamsı, basamaklandırılmış hizmet sunumunun uygulanamaması, uygunsuz çalışma koşulları, kışkırtılmış talep yaratılması, sağlık hizmetinden beklentinin yükseltilmesi, niteliksiz tıp eğitimi, performans baskısı altında sunulan sağlık hizmeti, hasta-hekim ilişkisinin müşteri memnuniyeti esaslı hizmete dönüşmesi vb.) incelenerek şiddet önleme politikalarının oluşturulması gerekmektedir.
Yani önemli olan yasa değil, mevcut düzenlemelerin uygulanabilirliği ve denetlebilirliğidir.
Sağlık çalışanının görevi sebebiyle şiddete uğramış olması bir iş kazasıdır, 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında bildiriminin yapılması gerekmektedir. Ancak uygulamada ciddi aksaklıklar yaşanmaktadır, halbuki bu yükümlülük ve takip, sağlık kurum ve kuruluşlarına aittir. Salt bu yükümlülüğün kurumlar tarafından yapılmaması ve idarenin de bunu denetlememesi hususu dahi sorunun mevzuat eksikliği olmadığının ispatıdır.
Literatür incelendiğinde; hem ülkemizde hem dünyada sağlık çalışanlarına yönelik şiddete toplumun, hasta/hasta yakınının bakış açısının değerlendirildiği saha çalışmalarında; şiddet nedenlerinin esas sebebinin sağlık sisteminin işleyişinden, aksamasından, gecikmesinden veya niteliksizliğinden kaynaklandığı görülmektedir. Bu noktada iyileştirme politikalarının, hasta/hasta yakını-sağlık çalışanı-sağlık sistemi üçlüsünün birlikte değerlendirilmesine yönelmesi gerekmektedir.
Tüm dünyada etkili olan ve ülkemizin sağlık çalışanlarının tartışmasız üstün performans sergilediği bu Pandemi süreci; bir dönüşümün başlangıcı olacaktır olmalıdır. Zira bir yılda acil servislere başvuru sayısının, neredeyse ülke nüfusunun iki katı kadar yüksek olduğu gerçeği, gerçek anlamda durumu “acil” olan hastaların nitelikli hizmet alamamasının nedenidir. En fazla şiddet olaylarının görüldüğü alanlardan birinin acil servis olduğunu gösteren çalışmalardan da bu durum açıkça anlaşılmaktadır.
Pandemi sürecinde; birinci basamak sağlık hizmetlerinin önemi de ortaya çıkmıştır. Halihazırda acil haller dışında, nerede ise tüm branşlarda evde bakım, teletıp gibi hizmetler de kullanılmaya başlanmıştır. Teknolojik gelişmeler çerçevesinde yapay zeka kullanımı ile verilen sağlık hizmetlerinin, şiddet olaylarına etkisinin de değerlendirilmesi bundan sonraki süreç için önem arz edecektir.
Sağlık çalışanlarının bir kahraman olduğunun anlaşıldığı bir dönemde, daha iyi hizmet sunmak isteyen sağlık emekçileri için getirilen ve tüm siyasi partilerin uzlaştığı düzenlemelerin yeterli olacağı düşünülmemektedir. Getirilen düzenleme sağlık çalışanlarını yönelik vicdanları yaralayan şiddetin, mutlak surette önlemesine yönelik değildir.
Av. Yazgülü Taştemir